Ülkemizin ilk dişçilik yüksekokulu olan “Dişçi Mekteb-i Aliyesi” Tıp Fakültesi bünyesinde 22 Kasım 1908 tarihinde kurulmuştur. 1996 yılından bu yana her yıl 22 Kasım günü “Diş Hekimliği Günü”, 22 Kasım’ı içine alan hafta ise “Ağız Diş Sağlığı Haftası” olarak kutlanmaktadır.

Ağız ve diş sağlığı haftasının kutlanmasındaki hedeflerin başında toplumun ağız ve diş sağlığına olan farkındalığını arttırmak, ağız ve diş sağlığının önemini vurgulamak gelmektedir. Ağız ve diş sağlığı genel sağlık ile bir bütündür ve birçok sistemik hastalığın habercisi olabilir.

2011 yılında yayınlanan Birleşmiş Milletler Siyasi Deklarasyonunda, yılda 36 milyon insanın ölümüne sebep olan bulaşıcı olmayan hastalıklar (kardiyovasküler hastalıklar, diyabet, solunum yolu hastalıkları, kanserler) ile ağız ve diş sağlığını etkileyen hastalıkların aynı risk faktörlerini taşıdığı dolayısıyla ağız ve diş sağlığının korunmasının genel sağlığımızın da korunmasının en önemli ve birincil koşulunu oluşturduğu sonucuna varılmıştır. Şüphesiz diyabet bulaşıcı olmayan hastalıklar içerisinde yeralan diğer kronik hastalıklara kıyasla, ağız boşluğunu ve diş sert dokularının bütünlüğünü daha fazla etkilemektedir. Öyle ki nefropati, retinopati, nöropati, ateroskleroz ve inmeyle beraber dişeti hastalıkları, diyabetin altıncı komplikasyonu olarak kabul edilirler. Bu iki hastalık arasındaki ilişki çift yönlüdür. Aynı şekilde,ağız boşluğundaki enfeksiyonlar da diyabetin seyrini etkilemektedir.

Kronik, zayıflatıcı ve masraflı bir hastalık olan diyabet sadece hastalığa özgü belirtileri ile değil ilgili komplikasyonları ile de bireylerin sağlığını etkileyen, tedavisi için multidisipliner yaklaşım gerektirirken, tedavi harcamaları açısından da genel sağlık giderleri içerisinde çok geniş paydaya sahip olan bir hastalıktır.

Ağız kuruluğu, diş çürüğünde artış, dişeti hastalıklarında artış, dişeti büyümeleri,sürekli nükseden dişeti abseleri gibi belirtilere ek olarak dişeti çekilmesi ve kemik kaybı,ağızda yanma hissi, yara iyileşmesinde gecikme, ağızda aseton kokusu, enfeksiyona yatkınlık, tükürük bezlerinde büyüme, tat alma bozukluğu, dil ağrısı, ağız içinde sürekli yara varlığı, dili etkileyen lezyonlar gibi bulgu ve belirtiler diyabet varlığının sorgulanmasını ve araştırılmasını gerektirir. Bu gibi durumlarda yapılacak diş hekimi muayenesi, diyabet riski taşıyan hastanın erken tanısının konmasında önemli rol üstlenebilir.

Koruyucu ağız-diş tedavilerinin uygulanması ile diyabetli bireylerde hastalığın komplikasyonu olarak ortaya çıkan dişeti hastalıkları ve çürüklerin önlenmesi, bireyin diyabetinin kontrol altına alınmasına da olumlu yönde katkı sağlanmaktadır.

Diyabetli bireylerin sağlıklı ve yaşam kalitesi yüksek bir hayat sürmesinde ağız-diş sağlığının önemi büyüktür. Diyabetli hastalarda, metabolik kontrolün ancak ağız sağlığının korunarak ve devamlılığının sağlandığı durumda mümkün olabileceği bunun için de uygulanacak dental ve medikal tedavilerin yanısıra hastaların oral hijyen motivasyonlarının ve eğitimlerinin de önemli olduğu unutulmamalıdır.